Mehmed Selahaddin Şimşek
  ÖZ HAYATI
 

 

Ş. ; MEHMED SELAHADDİN ŞİMŞEK
 

     

(1953/94)

 

    TEK KİŞİLİK ÇOĞUNLUK(*)  

  Ş.; tek kişilik çoğunluktu.
  Çağın künhüne vakıf ender fanilerdendi.
  Özdeyişleri,tek cümlelik konferanslardır.
  O bir simyagerdi;bir fikir simyageri.
  Ş, bir mektepti,ekoldü,üsluptu,edepti; " Üniversite " ydi.
  Müderris ve vaiz Cevdet Efendi'nin en küçük mahdumuydu;doğuştan talihli.Bu öyle bir talihdir ki,nicelerinde drama dönüşmüştür.Ş ise,istisnalardan...şahaseri kaldığı yerden sürdüren kemal.
   Devraldığı miras,binlerce cilt kitap ve irfan.Omuzlarının eğikliğinde, miras-ı Cevdetiyye'nin de payı olmalı.
   İlk gençlik yıllarında,üke genelinde turneler yapan bir tiyatro kurmuştu: "Beyaz Leke Tiyatrosu."   Onu tanıyan herkes şahadet eder ki, Ş. , 20. asrın sırtında tam bir beyaz leke olarak yaşadı.
  Ş. , insan değil bir şuurdu; çağın,çağların,tarihin şuuru.Bütün insanlığın şuuru; ama herşeyden önce ve sonra İslam'ın şuuru !..


  O konuşmaya başlayınca zaman durur,donardı;heykeller canlanır,kitaplar dile gelir,kabirler ayağa kalkardı.
   Kimler müdavimi değildi ki fikir sofrasının.Kah Gazali olurdu konuşurken,kah Balzac.Kah ravi-i ehadisti, kah müfessir-i Garbiyye.Bazen T.S. Eliot'un sesiydi,bazen İkbal'in; çoğu kez Ebu Hanife'nin.
  Meclisi,tarihin resmi gecidiydi adeta: Başköşede Peygamber-i Zişan otururdu;görmedim ki bir akşam da Ebubekir,Ömer,Osman,Ali uğramamış olsun.Ş.'nin meclisi,Ebu Hanife ve Gazali'nin uğrak yerlerindendi...
  Voltaire' le tanıştı,Dosteyevski'yle ahbap;Garady'e dosttu Marks'a düşman,Düşman-ı ekberi; Yahudi'ydi.
  Itri kadar Mozart'a da aşinaydı,Sinan kadar Picasso'ya da.
  Bulvar'da görürdünüz çoğu kez,düşünceli;biliniz ki, ya Nizamülmülk'le "maarif" sohbetindeydi,ya Eric Fromm'la "sosyoloji." Belki de Cibran,Shaw'dan haber getirmişti, belki Carllayl, Tagor'dan selam; Malcolm X, vereceği bir konferansın taslaklarını  ona gösteriyor da olabilir.   
  Bazen Necip'le uykusuz bir gecenin sabahında karşılaşırlar,bazen Cemil Meriç Hegel'i anlatır.
  Yunus uğramasa yapamaz,Gazali "Eyyühel Veled" demese...Peyami "sızı"larını anlatır,Gökalp "cinnet"lerini.
  Ş.'yi görünce; Yakup Kadri "yüz ifade"sini değiştirir,Nazım "yol"unu...
    
  Ş.'nin meclisi ezeli ve ebedi düşmanların "beraber olduğu " ender meclislerdendi;kol kola olmasalar da "yana yana"ydılar: "Yan yana gelmekle beraber olunamaz" özdeyişi de onundu zaten.
  "Tefekkürde derinleşmek istiyorum" demişti bir gün.halbuki O'na en uygun sıfat zaten "mütefekkir" dir; sosyoloji baş uğraşıydı.
  Önce İslami İlimler'de okumuş,
ardından Edebiyat Fakültesi'ni bitirmişti.Edebi türlerden romana tutkundu;hikayeyi pek sevmez daha çok "geleneksel kıssadan hisse" türünü tercih eder,bunun günümüzdeki güzel bir temsilcisi olarak Cüneyd Suavi'yi gösterirdi.
  Portreyi,biyografiyi çok severdi.Bir çoğumuzu bu alana yönlendirmiştir; bu satırların yazarını da mizahtan portreye "zorla" yönlendiren de O' dur.
  "Bizim büyüklerimizle ilgili potreler yazmak istiyorum,Batılı olanlar zaten tanınıyor,Ebu Hanife'yi,gazali'yi,Malcolm X'i tanıtmalıyız" derdi.Bu türün enfes örneklerinden birisini de o vermiştir: "Malcolm X;Siyah Aydınlık."
  Okumayan adama tahammülü yoktu;okumayan adam da zaten O'nun meclisini terkederdi.
  1.75 civarında bir boy,irice bir baş,oval bir yüz,belirgin bir burun,hafif kavisli kaşlar ve keskin,kararlı,kendinden emin o kartal bakış.İslam'dan aldığı izzet-i nefsle,aileden gelen nezaket ve asaletin kaynaşmasından doğan asil çizgiler.Ve sakalı.Onu sakalsız hiç görmedim.
  Bekardı; "ekserimizin evlenmesi sünnet,bazılarımızın mendup,bazılarımızın da mekruhtur" der ilave ederdi: "Zaten bizim Said-i Nursi,Karakoç,Pakdil gibi kıyamet bekarlarımız var". Takılırdı; "birkaç seneye kadar evlenemezsek biz de onlara katılacağız" .Öyle de oldu.
  Bıçak gibi bir zeka, "zifiri karanlıkta, ak sütün içinde ak kılı görebilen" bir dikkat,hiç  kimseye hiç bir konuda iltimas geçmeyen bir mizaç,daima kararlı bir ruh hali; işte "Ş." budur.
  Az yazdığından şikayet ederdik; "haklısınız,müşkülpesentim" derdi ama bilirdik ki, az yazması, "mükemmele olan düşkünlüğünden"dir.
  Dostluğu hem "çok kolay" ,hem de "çok zor" du.Siyah ve beyazın dışında renk kabul etmezdi çünkü;inandığına "tereddütsüz" inanır; aynısını da beklerdi.  
  Senelerdir tek öğün yemek yerdi; "midesini az beynini çok" geliştirmişti.Uzun yıllar 62 kiloydu,son senelerinde 58..Kitaplardan sonra iki yakın dostu daha vardı: "çay" ve "sigara" sı; çayı sırf demdi,sigarası uzun Samsun.Mutlaka ağızlık kullanırdı; hiçbir fikri "HAKİKATIN SÜZGECİNDEN GEÇİRMEDEN ALMADIĞI" gibi.
  Ş. kendinden söz açıldığında,"ovaya"  dönüşüveren bir Everest"ti. Ş. : ovaydı hakikatte;hazinelerini herkese açmıştı;bereketti,bilgiydi,erdemdi,sadakattı,
sığınaktı; ama ovasını yükseklerde,Ağrı'nın,
Himalayalar'ın yamaçlarında kurmuştu.
  Ş.'yi göremeyenler "görünmez",gürültü düşkünleri "pasif","yan yana gelmekle beraber olunduğunu" zannedenler ayrı,"kulaklarını başka seslere açanlar" suskun,"bilgisizler" ukala, muhayyel mabed ve mabudlarına dokundukları; mağrur,velilerine ve önderlerine tapınanlar "tarikat düşmanı" olarak tavsif etmişlerdir.Ne hazin!
  Ş.'ye tahammül edemeyenler,hakikatte kendilerine tahammül edemeyenlerdi.Ş.'nin kabahatı, belki de mutlu yaşadıkları mabetlerinde onların putlarına dokunmak olmuştur.


  Osmanlıca'ya tutkundu;Osmanlıcanın "ilim ve sanat lisanı" olduğunu savuna gelmiştir hep.
  Ş. lugattaki her bir ibare için,müstakil konferanslar verebilen bir adamdı.Her sohbetide bir konferanstı zaten.
  "Sözü,yazıyı kısaltın" tavsiyesini yaptı çevresine daima;kendisi de hem sözü,hem yazıyı hem de adını kısaltmıştı;Mehmed Selahaddin Şimşek'i Ş. yaparak...
   Posterleri, san'at  şaheseri olduğukadar, dramların da destanıdır; "medya çağında düşmana kendi silahıyla mukabele".O özdeyişlerini, çağdaş putları kıran bir İbrahim olarak kullandı.
  Özdeyişleri,daha çok Zafer dergisinde,kapak olarak yayınlandı.zaman zaman da,Mektup,Diyanet,Tevhid dergilerinin kapaklarını süsledi.
  Eric Fromm,"Dünyada iki çeşit insan vardır:var olmayı seçenler,varlıklı olmayı seçenler" der. Ş. ,"var olmayı" tercih edenlerdendi.
  Hepimizin fikir hamurunda O'nun mayası vardır.Ne yazık ki Adapazarı,dünya çapında bir sanatçı evladının farkında olamadı.Neyin farkında olabildi ki?
  Gerçek adı "Mehmed Selahaddin Şimşek" di; bilinmeyi ve tanınmayı hiç istemedi.Yazılarında "Mehmed Salah",posterlerinde "Ş." imzasını kullandı.
  Iğrabdan mahalli üstündür.
  Şapkası; hiç itibar etmedi.
  Ş.'yi belki de en iyi anlatan ifade,kendi özdeyişi olmalıdır:
  "Nice ışık saçanlar yangın çıkartmakla suçlanmışlardır!" 
  Mahşer Günü'nde,muhtemel soruya cevabımız hazırdır:
" Evet Ya Rabbimiz, Ş. , senin rızan için, senin rızana uygun bir sanatçı olarak yaşadı; şahidiz! "

(*) Merhum'un hakkında detaylı bilgiler vermek tabiiki mümkün ama,biz O'nun metoduna uygun olarak ; öz  olanı aktarmak istedik.Bunu da, Merhum'un öz hayatını ustaca kaleme alan Fahri Arif Tuna'nın portre çalışmasını sizlerle paylaşarak yerine getiriyoruz.



 


 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol